İnce Çizgi
Nasıl bir dünyada yaşadığımızın farkına hala varamıyoruz meşgalelerin çok olmasında dolayı.Bu dünya’nın sonunun pek yakında olacağı gerek bilim adamlarının ve gerekse dini konularda mertebe sahibi olanlarca her ne kadar söylense de bizler maalesef hala mertebe peşinde,iş peşinde,para peşinde koşmaya devam ediyoruz.Nefsimizi bir an olsun yenemiyoruz.Hep gelecek hesapları yaparken hiç 1 sn. sonra ne olabileceğimizi düşünmüyoruz!
Köyümden bir kişiyi kaybetmekle bunun acısını bir kere daha anladım.Zaten bende dahil hep böyle zamanlarda anlarız bu dünya’nın yalan olduğunu,paranın ve işin önemsiz olduğunu…Hep böyle zamanlarda aklımıza gelir anamızın,babamızın,kardeşimizin, akrabamızın kıymeti.Böyle zamanlarda deriz bir daha anne söylediklerinden dışarı çıkmayacağım,baba seni üzmeyeceğim,kardeşim seninle iyi geçineceğim diye.Hatta kimimizin aklına gelmeyen kalmaz.Ertesi günü ailesini şöyle bir alır gezdiriverir,onları mutlu eden bir gün yaşatır.Peki ya sonrası…
Biz bu değerlerin kıymetini ne zaman anlayacağız.Dünü bilmeden yarının ne getireceğini nasıl bileceğiz.Bir insan kalbini kırmanın,bir insanı üzmenin ne kadar acı bir şey olduğunu hep böyle acılı günlerimizde mi anlayacağız…Ne zaman bir sona varacağız insanca duygularımızla…
Bu dünya hep yalan,Sen evler al,arabanı son modeliyle yenile,en lüks giysileri giy,en lüks yemeklerden ye.Peki yarını düşünüyor musun?Bunları yaparken hiç ÖLÜMÜ düşünüyor musun?Aldığın arabanla yapacağın bir kazanın seni ölümle burun buruna getireceğini düşünüyor musun?Ve aldığın onca şeyin seninle beraber mi gömüleceğini sanıyorsun!
Evet sevgili dostlar tek doğru olan bu dünyada ölümdür bence.Şimdi sizlerden gözünüzü kapatmanızı ve bu söyleyeceklerimi uygulamanızı istiyorum yazımı okuduktan sonra.
Siz öldünüz!Tabutun içindesiniz.Etrafınızdaki insanlar toplanmış sizin için ağlıyorlar.Başucunuzda eşiniz,çocuklarınız,anneniz ve babanız var.Size nereye gittin bizi yalnız bırakıp diye sızlanıyorlar.Siz bunu duyuyorsunuz yalnız cevap veremiyorsunuz.Tabutunuz hareket ediyor.Elden ele dolaşıyorsunuz.Mezarlığa geliyorsunuz.Kefene sarılmış bedeniniz mezarın içine indiriliyor.Etrafınıza tahta bloklar yerleştiriliyor.Ağlamaklı çağırışlarla üstünüze topraklar atılıyor ve üzerinizi kapatılıyor.Tek başınasınız.Karanlık yeraltındaki toprağın içinde.Yanınızda ne çok sevdiğiniz ananız,ne babanız,ne çocuğunuz,ne kardeşiniz nede hayat arkadaşınız var.Ve size kabir sorgu melekleri geliyor.Size sorular sorarak sizi terletmeye başlıyorlar.Siz toprağın altında nefes alamadan sorguya çekildiğinizi düşünün.Tüm hayatınızda yaptığınız her şeyden sorguya çekiliyorsunuz.Yapayalnızsınız…
Bu satırları okuyup uyguladıktan sonra gözünüzden bir damla yaş geldi mi?İçiniz ürperdi mi?Sevdiklerinizin kıymetini anlayabildiniz mi?Dünyanın ne kadar boş olduğunu anladınız mı?Cevabınız hayır ise birde aşağıdaki satırları okuyunuz…
Akşamdan ya ananıza,ya babanıza,ya kardeşinizi,ya eşinizi,ya çocuğunuza sarılarak uyudunuz.Sabah dünyaya siz gözlerinizi açarken yanınızda sarılıp uyuduğunuz kişinin cansız bedenini buldunuz.Birden ürperdiniz.Üzüntüye boğuldunuz peşinden.Bu sevdiğiniz kişiyi cenazeye hazırladınız.Bu kişiyi mezarlığa indirdiniz gözyaşları içinde.Düşünün bu sizin ya sizi yetiştiren ananız-babanız,ya beraber büyüdüğünüz kardeşiniz,ya size hayat arkadaşı olan eşiniz veya büyük emekler vererek büyüttüğünüz çocuğunuz…Yine ürpermediniz mi?O zama size yapılacak son bir şey var…
Lütfen büyük bir mezarlığa gidiniz.Sessiz ortamın içinde rüzgarın sesiyle fısıldaşan ölüleri dinleyiniz.Veya bir boş mezar bulup içine girip bir yatmayı deneyiniz.Yattıktan sonra üzerinizin tahta ve topraklarla örtülü olduğunu düşününüz.Nefes alamıyorsunuz.O sıkıntıda birde sizi sorguya çekmeye kabir melekleri gelmiş.Başlıyorlar sormaya…
Eğer siz yine ürpermediyseniz bence duygusuz birisiniz ve kendinizden başka kimseyi önemsemiyorsunuz bu dünyada…
Eğer siz bu üç maddeden birinden ürperdiyseniz ve gözünüz sulandıysa ne mutlu bana size ölüm’ü hatırlattığım için.Lütfen yanınızdaki kişilerin kıymetini anlamak için ölüm’ü beklemeyiniz.Vakit geçmeden küs olduklarınızla barışınız,her kul hata yapar.Ananız sizi kim bilir kaç defa affetti.Siz bu büyüklüğü gösteremeyecek misiniz?Belki de suç sizde.
Evet değerli okuyucularım,yarını bilmeden yarını düşünmek gerektiğini anlamak gerekiyor bu dünya hayatında.Gece hayırlı geceler deyip te yattığınız ananız veya babanız sabaha yanınızda olmayabilir çünkü.Bu gece ona son defa Hayırlı geceler anneciğim,hayırlı geceler babacığım diyorsunuz belki de.Lütfen yarın bu dünyaya veda edecekmiş gibi,ama yarına da hazırlıklı olarak yaşayalım.Birbirimizin kalbini kırmayalım bir kağıt parçası,bir koltuk,bir iş gibi somut nesneler için.Sizi bilmem ama ben şimdi anneme,babama ve kardeşime sarılıp onlara onları ne kadar çok sevdiğimi söyleyeceğim ve onları üzmemek için elimden gelen her şeyi yapacağım.İnşaallah bu hep böyle gider.Benimde sizin gibi ölümü unuttuğum zamanlarda son bulmaz.
Çünkü ben bugün dediğim gibi köyden benim tanımadığım ama tanımış gibi olduğum bir kişiyi kaybettim tüm sevenleriyle.Hayatının baharında,yaşlısı genci yok bu ölümde çünkü,daha 18 yaşında İTÜ Biyoloji Mühendisliğini okuyan,ÖSS Türkiye 60.sı olan bir kardeşimizi kaybettim yine tüm sevenleriyle.Sadece beyindeki bir damarın tıkanması sonucu bu yaşına kadar hiçbir şekilde sorunu olmayan bu kardeşimiz 1 gecede hayata gözlerini yumdu,ardında şok geçiren bir sürü insanı gözü yaşlı bırakarak.Annesini ve babasını görseydiniz,kendinizi onların yerine koyun.Vefat eden sizin çocuğunuz olsaydı durumunuz ne olurdu bir düşünün.Bu kardeşimiz bütün hayallerini bırakarak,arkasında üniversite arkadaşlarını bırakarak,arkasında gözü yaşlı akrabalarını bırakarak,hiçbir şeyi yokken bir baş ağrısı ile gelen ölümü yaşayarak gitti…
Lütfen ÖlLÜM’ü unutmadan yaşayınız.Bir yalan şey uğruna sevdiklerinizin kalbini kırmayınız…
Bir önceki yazımız olan Vah Seni Cerrahpaşa başlıklı makalemizde Köşe Yazısı, makale ve oğuzhan kılıçarslan hakkında bilgiler verilmektedir.